Belkide anlatamadık. Yüzünüze söylemek de yetmedi belli ki; karşınızda durup durun demek de. Bir süredir başka türlü anlatmayı deniyoruz. Kanayarak, canımız yanarak durun diyoruz.
Peki güzel kardeşim, sen benimle birlikte bu havayı soluyan, aynı parayı harcayan ve sona beraber yürüdüğüm kardeşim sen beni neden dinlemiyorsun? Neden değişik diyorsun bana, ve neden insan olduğum için beni sevemiyorsun? Anlamadığında vazgeçemek yerine gel bir de (belki bir daha) benden dinle, neden ses çıkartmak için bu kadar uğraşıyoruz.
Sağ, sol, inançlı ya da inançsız gibi etiketler yerine kendimi sadece iyi bir insan olmaya çalışan biri olarak tanımlamak daha doğru geliyor. Kendimce doğrularım ve hayattan çok temel bir beklentim var; özgürlük. Evet evet, hani başkalarınınkinin başladığı yerde biten. Bu kavram eskiden daha basitti belki de; başkalarının hayatlarının yaşama şekilleri bana ve dünyaya zarar vermedikçe benim özgülüklerime dokunmazdı mesela. Sonra türlü çeşit zümrenin özgürlükleri tartışılır oldu, benim yaşantım (ki oldukça ortalama bir hayatım var, kendime, çevreme ve dünyaya pek bir zararım olduğunu da düşünmüyorum) bu zümrelerin özgürlüklerine engel oldu.
Karım şort giydi mesela, zümrenin aklı oynadı; giyme dediler, bizim özgürlüklerimize dokunuyor. Bir tek içtim örneğin, zümrenin abdesti kaçtı; içme dediler, günah. Ama dedim, aba altından sopa çıktı.
Oysa kimseyi kısıtlamamıştım. Anlamamıştım. Susmuştum. Sustukça kanun koyucular boyunumzdaki ipleri daha da sıktı. Sen de hissetin bunu biliyorum, bugün olmasa dün; özgür değildin ve özgürlüğünü elinden alanlar bizim seçtiklerimizdi. Ben sen değil, biz. Çünkü toplum olarak yaşamak bu demek. Bireylerin özgür, bireylerinin toplamının da bu özgürlüğü savunur olduğu hayat. Ve artık bana bile inanılmaz gelse de onurlu bir hizmet makamı olarak devlet. (Yazarken bile garipsedim. Öyle ya, devletin işi bizim vergilerimizle bize hizmet etmek!)
Bir süredir susmuyorum. Sana kendimi, özgürlüklerimi anlatabilmek için kanaya kanaya kendimi anlatmaya çalışıyorum. Tüm Türkiyede halen ara ara duyduğun o tencere tava sesleri bu yüzden.
Oldukça basit bir beklentim var senden. Beni özgür bırak. Senin ve bu dünyanın canını yakmıyorsam bırak neye inanıyorsam öyle yaşayayım. Başkaları, devletler, toplum bunu sana yapmamış olabilir ve eğer öyleyse çok üzgünüm. Ancak birileri bu döngüyü kırmalı. Ve ben buna hazırım. Gel sen de istediğin gibi yaşa, ama bırak ben de yaşayayım.
Özgürlüğün tadına doyasıya baktığında göreceksin Türkiye de neden adaleti saygıyı sevgiyi yitirdik. Ve gelip benimle birlikte iyi olan için çabalayacaksın. Herkesin doğrusu farklı olsa da adalet tektir malum.
Daha özgür günler ümidiyle…
Yazarken dinledim: Erdem Yener – Rüyalar Kızı