Henüz değil, ama az kaldı.

Bacağımdaki kırıklar, ameliyattan 4 hafta sonra.

Okuyan, takip edenler biliyordur ama; 24 Haziran’da ağır bir kaza geçirdim. Sol bacağımdaki Tibia ve Fibulakemiklerim (kaval kemiği ve arkadasındaki ince kemik) kırıldı. Kırıklar malesef alçı ile iyileşemeyecek kadar ağırdı, bu sebeple intermeduler çivi (Intramedullary rod) ameliyatı geçirdim. Merak edenler yukarıdaki link ile detaylarını okuyabilir, şaşırtıcı ama youtube’da ameliyatın (benimki değil tabii ancak benzer operasyonların) videolarını bulabilirsiniz. Biraz ağır bir operasyon(muş) ve aşağı yukarı 4:30 saat sürdü. En masum haliyle diz kapağınızdan matkapla dalıp ayak bileğinize kadar yarım santim çapında bir çivinin çakılması.

Neyse. Kazanın ve 5 gün sonrasında yapılan operasyonun üstüden aşağı yukarı 8 hafta geçti. Değneği tamamen bıraktım sayılır. Kızım halen bir yandan yeni sahibini arıyor olsa da yavaş yavaş “acaba” demeye başladım. Motordan uzak geçirdiğim 2 ay ve iptal olan onlarca plan yazımızı alt-üst etse de, sol ayağımın üzerine ağırlığımı tamamen verebiliyor olmak heyecan verici.

Dedim ya henüz dönmedim diye, çevremdekilerin çoğu aynı şeyi soruyor; “nasıl döneceksin, bir daha nasıl motor süreceksin, korkmayacak mısın?”. Elbette korkacağım, motorun üzerinde olduğum her an korktum şimdiye kadar, bundan sonra da devam edeceğim. Ancak bir kaptan nasıl denizden uzak kalamazsa, ben de iki tekerden çok uzun süre ayrı kalabileceğimi zannetmiyorum.

Bağımlılık belki de biraz, özgür olmaya, sınırların olmadığı bir hareket özgürlüğüne bağımlılık. Bir dostum geçenlerde yazmıştı, sanırım çok güzel özetliyor;

Sizin psikologlara, terapilere verdiğiniz parayı ben benzine veriyorum.

Bu özgürlükten daha güzel terapi var mı, bilemiyorum. Hergün tekrardan kızımla altımdan geçen kilometrelerin sayısını unutacağım gezilerin hayali ile uyuyor, bu gezilerin düşleri ile uyanıyorum.

Bekleyin biraz, iki teker üzerine geri dönüyorum.