Dün gece The Purge isimli bir film izledim. Eskilerden Funny Games filmine ciddi göndermeler barındıran ve senaryosu hatalar ve deliklerle dolu dahi olan film; insanın şiddet eğiliminin ne kadar canavarca şeyler yapabilmesine yol açtığını güzel anlatıyor. Ardından bu sabah uzun zamandır takip ettiğim Mehmet U. Soyer’in blog’unda toplumun kararlar üzerindeki keskin etkisi temalı yazıyı okuduğumda bir süredir bu konuda tuttuğum notlarımı birleştirip bir yazıda toplamak istedim.
Mehmet bey blog yazısında Solomon Asch’in meşur deneyini konu alıp geniş topluluklarda doğru/yanlış karar ve kanıların bir virus gibi nasıl yayılabildiğini anlatıyor.
50’li yıllarda Asch’in deneylerinden etkilenen Milgram da Hitler hükümetinin yahudilere karşı bu soykırımı nasıl yapabildiğini anlamak için İtaat isimli bir deney yaptı. Detaylarını buradan okuyabilirsiniz, ancak temel olarak; otoriter bir gözetmen eşliğinde deneklerden kalp rahatsızlığı olduğunu bildikleri bir deneğe elektro şok vererek kelime öğretmesi istendi. Deneklerin yaklaşık %60’i, (gerçekten elektroşok vermeyen) bu sistemde öğrenci deneğe 450V’a kadar elektrik uyguladı. Oysa (muhtemelen sizlerin de tahmini olan) çoğu piskolog burada ulaşılacak en yüksek yüzdenin, (toplumda sadist eğilimli olanlar) %1.2 ‘yi geçmeyeceğini düşünmüştü.
İşin en ilginci, neredeyse kimsenin yan odadaki öğrenci deneğe neler yaptıklarına bakmak gibi bir isteğinin olmaması.
İnsan’ı insan yapan merhamet güdüsü en başkasının acısının/zararının üzerine kuruludur. Merhamet duygusunu kendimizi karşı tarafın yerine koyarak hissederiz ve bunun için en etkili yol, gözlerimiz ile görmektir. Yukarıda anlattığım deney, öğrenci denek öğretmen denek tarafından görülebilir bir yerde yapılsaydı sonuna kadar ilerleyenlerin oranı çok daha düşük olurdu.
Markalar ve insanları acımasızca rendeleyen klavye delikanlarınını bu kadar cesaretlendiren şey izole ortamlarla “diğer” kişilere verdikleri zararı ölçememeleri. Aynı şey halktan izole yaşayan ve karar vereren yönetici/kural koyucu/yargılayıcılar için de geçerli tabii.
Bunun üzerine Asch’in deneylerinde ortaya çıkan topluluğun doğu ve yanlışlarının birbirinden inanılmaz bir şekilde etkilenebilmesini de koyduğumuzda geçtiğimiz aylarda sokaklarda dolaşan palalıların itaat güdülerinin ne güçlü olduğunu görüyoruz. Aynı dönemde Ayşe Arman’ın röportaj yaptığı, gezi olaylarında yaptıklarına inanamayan ve bunu sadece yorgunluğa veren polisler de, aslında (bence) gruba ve otoriteye itaat ile hareket ediyorlardı. Otorite ve grup baskısı kısa süre de olsa omuzlarından kalktığında ise tıpkı hitlerin subayları gibi “aman allahım ben ne yaptım” diyebiliyorlardı.
Kısaca, yıllarca kitleleri birbirine kıydırmak için çılgınca çaba sarfedenler, sanıyorum herbirimizin doğru emirler ile birer canavara dönüşebileceğini çok iyi çözümlemişler.
İtaat öyle güçlü bir güdü ki, en masum olanımızı bile bir canavara çevirebiliyor. Daha az canavar olabilmemiz için güdüleri doğru anlamak ve daha barışçıl bir yola kanalize etmeli belki de.
Milgam’in İtaat deneyi ile ilgili videolar;
Deneyin orjinal videosu: Stanley Milgram Experiment – Obedience
Bir modern zaman uyarlaması;