Yönetici olmak çok zor bir iş. Hele bir de gençseniz sırtınızdaki baskı daha da büyük olacaktır. İşte hem bu baskıyı biraz olsun hafifletmek hem de boşlukta kalanlara yol göstermek için birkaç başlık toparladım. Keyifle okumanız dileği ile;
Çalışanlarınızı Tanıyın
Ekibinizin her bir üyesi şahsına münahsir bir bireydir. Bu yüzden çalışanlarınızı tanımak ve performans metriklerini de birey bazında uygulamanız gerekir. İK danışmanım vakti zamanında bana bu konuda güzel bir kategori sistemi vermişti;
Askerler: ekibinizin en ön safıdır. Verilen gorevi yaparlar, eğer doğru seçdiyseniz, en iyisini yaparlar. Ancak sizin için düşünmezler ve mikro-yönetime ihtiyaç duyarlar. Uzun calışma saatleri, tekrar eden işler bu ekip için biçilmiş kaftandır.
Yaratıcılar: adı üstünde, yaratıcı gücünüz. İplerini biraz daha gevşeklik birakabileceginiz, sizin için düşünen, markanıza yada firmanıza inanan ve sizinle birlikte büyümek isteyen ekibinizdir. Mikro yönetim ihtiyacları daha düşük olmakla birlikte size gercekten inanmadıkları anda temellerinizdeki dinamit olabilecek yapidadirlar.
Melekler: daha güzel isimleri olmakla birlikte ben bu ekibe en çok bu ismi yakıştırıyorum. Mikro yönetiminizi yapan, köprü kuran ve bu süreçleri yöneten kişilerdir melekler. Seçtikleri taraf, size olan inançlarına paraleldir.
Ekibinizi kafanızda kategoride edin ve bu sınıflardan hangilerine girdiklerini düşünün. Ve herzaman onların gelişmesi için çabalayın. Bir grup diğerinden daha iyi değildir, sadece farklıdır ve sizin hepsinin karışımına ihtiyacınız var, bunu unutmayın. Onlar sizin için çalışırken, sizde onlar için çalışın. Hep faydasını görürsünüz.
Benim Hakkımda Ne Düşünüyorlar?
Sandığınız gibi “nasıl olmuşda bu yaşta buralara gelmiş, ben ondan cok daha büyüğüm” gibi seyleri düşünen sayısı cok degil. Çalışanlarınızın tek derdi kendi gelişimleri ve eve (maddi & manevi) götürdükleri. Bir de size ve firmanıza inaniyorlarsa firmanın geleceği. Bu tarz düşünceler ile zaman harcamayın ve kendinizi üzmeyin. Hakettiğiniz yerde olmasaydınız, zaten bir süre sonra düşersiniz. Dalai Lama’nın bu konuda güzel bir sözü var; “Eğer bir sorun varsa üzülmenize gerek yok. Bir çözümü varsa yapın, yoksa zaten yapabileceğiniz bir şey yoktur, dolayısı ile hiç bir şart altında üzülmenize gerek yok!” Siz gönlünüzü ferah tutun ve ilerlemeye, büyümeye odaklanın. Hayat biraz motor sürmeye benziyor, nereye bakarsanız oraya gidiyorsunuz.
Patron Değil Lider
Patronlar ve liderler arasındaki en büyük fark, liderleri takip etmek zorunda olmadığımızda bile takip etmemizdir. Siz de patronluk peşinde değil, liderlik peşinde koşun. İnsanlarin size inanması, güvenmesi ve sizinle birlikte (yüksek ihtimalle) yaşayacağınız zorluklara göğüs germesini ancak böyle sağlayabilirsiniz. İyi bir lider nasıl olunur sorusunun cevabı ise çok daha uzun ve karmaşık bir blog yazısı olacaktır. Ama tek cümle özeti; yaptığına inanan, cesur ve saygı duyulmaya değer olmak diyebilirim.
Okuyun, Araştırın, Dinleyin
Sizden büyük patronlardan (doğal yollarla kapatamayacağınız) tek farkınız yılların getirdiği deneyimdir. Bu o kadar büyük bir değişken ki, hiç bir okul bunu size öğretmez, öğretemez. Ancak bunun için siz okuyabilirsiniz, araştırabilirsiniz. Vaktim yok dediğinizi duyar gibiyim. O halde bir ipucu daha; iTunesU ya bakın. Liderler için muhteşem podcastler, dersler var. Takside, vapurda, arabanızda dinleyin. Düşündüğünüzde farkına bile varmadığınız okadar çok zaman olduğunu farkedeceksiniz ki, şaşıracaksınız.
Zaman Planlamasını Öğrenin
Hayatınızı kökünden değiştirebilir bu başlık. Yıllar ve onların getirdiği deneyim büyüklerinize bunu zaten öğretiyor, ancak siz bunu hızlandırılmış bir kur ile öğrenmelisiniz. Nelere zaman harcamanız gerektiğini iyi belirleyin. Her dakikanızın değerli olduğunu ve saatin aktığını unutmayın. İki büyük yöneticinin yaptıklarını emprovize edebilirsiniz; masanızda bir kum saati ve saliseleri de gösteren bir saat. (sonuncusu biraz garip olabilir 🙂 )
İş Dışındaki Dünyayı Unutmayın
Bu sizin için bir çok durumda kurtarıcı olacaktır. Taze patronların en büyük hatası burunlarına kadar işe gömülüp geri kalan herseyi unutmalarıdır. Bunun bedelini ilerleyememe ve dahası sosyal çevrenizi yitirmekle ödersiniz. Dünyadaki tek şeyin işiniz olmadığını, dışarıda da bir hayat olduğunu sakın unutmayın. Üstelik, davul çalan bir patrondan daha cool ne olabilir ki? (evet) 🙂
Devamı gelecek…
* İçinde bulunduğunuz yapının boyutlarından tamamen bağımsız olarak değerlendirin bu yazıyı lütfen.