wallpaper-1202123

En eşsiz deneyimleri tamamlayanlar hep küçük şeyler oluyor. Bir form doldururken “biz sizi hatırlıyoruz, bunları da önce girmiştiniz, bir daha uğraşmayın” mesela, ne cici. Peki neden?

Basitçe, insanın doğasında insanlara etkileşim var. Bizler makinalar ile iletişim kuralım diye yaratılmadığımız için motamot, düz ve tekil mantık içinde ilerleyen yapılardan sıkılıyoruz. İstiyoruz ki beklenmedik şeyler yaptığımızda hata mesajı almak yerine insani bir tepki alalım.

Hemen köpürmeyin ama, günlük hayattan bir örnek vereceğim. Samsung Galaxy Note 2 (belki başka cihazlar da yapıyordur, ben bunu biliyorum) kullanırken herhangi bir sayfanın en üstüne çıkmak için cihazın en üstüne bir kez vurmanız yeterli. Tatlı değil mi? Ancak iOS bu tarz şeyler yerine, basitçe, kanvasın en üstüne dokunmanızı bekliyor. Çünkü gitmek istediğiniz yer orası. Adı üzerinde dokunmatik bir cihazda, gitmek istediğiniz yere dokunmanız çok mantıklı çünkü.

Aynı düzlemde başka bir örnek de, içeriğin en üst-altına ulaştığınızda içeriğin bounce etmesi. Şimdi diyeceksiniz ne alaka, Android bounce etmiyor da bişiy mi oluyor, tabii ki hayır. Ancak dokunmatik cihazlarda dahil olmak üzere tüm cihazlar fiziksel objelerin dijital uygulamaları. Siz gerçek hayatta esnek olmayan birşey gördünüz mü? %100 (bakın büyük konuşuyorum, %100 diyorum) sabit bir madde yok hayatta, sizi uyguladığınız etkiye bir tepki gösterir herşey. Dijital bir kanvasın da aynı şekilde bunu yapıyor olması çok mantıklı. Sonuna geldin diyor bize bu bounce efekti ile cihaz, daha fazla çekemezsin beni.

Sonuç olarak insanlarla, ya da insanlar gibi düşenen (olur mu? tabii PS1 i okuyuz efem) cihazlarla daha hızlı öğreniyor, daha hızlı etkileşime geçiyoruz, benimsiyoruz. Dijital içerik yaratırken fiziksel dünyayı unutmamak lazım yani.

PS1: insanlar gibi düşünen derken en basit örneği ile tüm olasılıkların hesaplandığı kanvaslardan bahsediyorum. Bunları da yazılımcınıza bırakmayın. Marka yöneticileri, ürün müdürleri, dijital içeriğinizin zekası sizin ona harcadığınız adam saate eşdeğer. İK formunuzu beyle bişiyler oluversin amaan diye yazılımcı eline verirseniz eyle  birşey alırsınız. Bir makina yaratır, insanları da kola otomatı ile uğraşıyor hissinden kurtaramazsınız. O çok sevdiğiniz, dilinizden düşürmediğiniz deneyim afedersiniz fıs olur.

PS2: Niye yazdım? Dün gece yoğun yağmur altında nişanlımı İzmit’e buz hokeyi maçına götürdüm ve Citroén C3’ün çok enteresan bir özelliğini farkettim; araçla giderken silecekleri 2. veya üstü bir hızda çalıştırıyoranız (2. hız kesiksiz silen hız, ilki kesik kesik siliyor ya hani. hah, o değil, diğeri işte) araç durduğunda ön silecekler bir alt hıza iniyor. Durduğunuz yerde manyak gibi cam silmeye ihtiyaç yok çünkü. Ha bir de arka silecek kesik kesik çalışma döngüsünden sürekli çalışma haline geçiyor, çünkü durduğunuzda arka camınızın ıslanma olasılığı çok daha yüksek. Bunu arabayı kaynaklayan usta düşünmedi ama, benim ön cam suyunun çıktığı deliklerden birinin yamuk durmasına karşı olan iritasyonumu tamanen unutmamı sağladı.

Çünkü bizler makinaları affetmeyiz, düzgün ve tek seferde çalışmalarını bekleriz. Oysa insanları ve insanca olan herşeyi affedebiliriz.

Affedilecek hiç bir hata yapmadığınızdan eminseniz ne mutlu size, aksi taktirde tüm dijital arayüzlerinize iyi bakın. Sonra bir de sabrınıza.

İyi pazarlar!