Geçenlerde Exact Target’in Sosyal Medya üzerine olan raporlarından biri geçti elime. Sosyal medya için reçeteler çıkartmayı çok seven firmalardan biri olmuş Exact Target’de. Oysa ben sosyal medya gibi iletişimin üzerine kurulu alanlarda sihirli formüllere pek inanmıyorum. Tabii ki yapılması gerekenler, yapılmaması gerekenler var, ancak başlıklar çok çok genel kalıyorlar.
Dağıtmadan konuya gireyim; raporda pazarlamanın artık bir departman değil bir algı durumu haline geldiği yazıyordu. Hatta aalıntı yapayım;
The marketing department no longer owns the channels in which customers connect with brands. It’s not about control – it’s about managing conversations and engaging where appropriate. Social media provides a remarkable opportunity to understand what customers want and deliver an immediate experience with your brand.
Ben bu tespite ciddi biçimde katılıyorum. Sosyal Medya’nın acımasız etkisi ile pazarlama artık şirketlerin CEO’sundan kasiyerine kadar tüm iç mimarisince doğru anlaşılmış ve doğru uygulanan fikirler olmalı. Öyle güçlü bir pazar ki burası, 2014 yılında 3.1 milyar dolarlık bir boyuta ulaşması bekleniyor. Öyle dengesiz bir pazar ki; kasiyerin kitle üzerinde etkisi CEO’dan daha kuvvetli olabiliyor. Müşterilerin etkisinden bahsetmiyorum bile!
Müşteri memnuniyetini sağlamanız yetmeyecektir. Çalışanlarınızı da mesud etmeli, onları da sizi tanıtmaya yönlendirmelisiniz. Gerçektende mutlu bir müşterinin, içten bir kasiyer tweetinin etkisi hiç bir sosyal medya ölçümleme oyuncağının algılayamayacağı kadar mühim olabilir. Zaten sizi izleyenlerin sayısı değil niteliği, sizinle olan etkileşimi, mesajlarınızın yayılmasına ne kadar yardımcı olduğuna bakıyor olmalı bu oyuncaklar. Kendisini dinlemeyen, umursamayan bir insana WOMM yaptırmaktan bir farkı yok bunun sonuçta.
Sonuç olarak; ben pazarlama departmanlarına değil şirket içi pazarlama eğitmenlerine ihtiyacı var firmaların. Ve firmasına aşık bir ekibe. Ve her markanın düşü olan, ona aşık müşterilere.
Sizce?