Oyun denen naneyi oldum olası sevdim ve insan gelişimine faydalı olduğunu inanıyorum. Neredeyse tüm araştırmalar oyunların, zorluklar karşısında daha hızlı ve verimli kararlar verilmesine destek olduğunu gösteriyor. Aynı şey bilgisayar (ve diğer tüm dijital arayüz) oyunları için de geçerli. Ancak son yıllarda oyun yaratıcıları yep yeni bir oyun alt-kurgusu keşfetti ve bu bizlerin oyun dünyasına olan bakışını kökünden değiştiriyor. Konu ise çok basit; zaman

image

Yıllarca bilgisayarlar üzerinde oynadığınız oyunları düşünün, tümü gerçek zamandan hızlı akar, bir kurgu içinde belirli edinimleri zaman yerine başarı ile edinmeniz kurgusuna sahiptir. Bunun ana sebebi, o zamanlar mevzu-bahis dijital arayüzlerin her an yanımızda olmamalarıydı. Günün sadece belli bir kısmını ayırabiliyorduk bu tarz aktivitelere ve bu aktivite de o ana kadar bizi bekliyordu. Oyun, biz o gerçeklikten çıkar çıkmaz duruyordu. Bu, tekli oyunların ya da sadece lokal ağlardaki çoklu-oyunculu oyunların devriydi.

Ardından MMORPGler geldi. Zaman kavramı oyunun doğası gereği biraz daha yavaşlamıştı. AIler yerine dünyanın her yerinden başka oyuncularla oynandığı için zaman herkes için aynı hızda akıyordu, haliyle iyi oyuncu – kötü oyuncu kavramı, zaman ayırabilen oyuncu – zaman ayıramayan oyuncu ayrımına dönüştü. Zaman ayıramayanlar oyunun çarkları içinde hızla eriyip zevk alamaz hale geldi.

Ardından dijital arayüzleri önce çantalarımızda, ardından cebimizde taşıyabilir hale geldik. Bu değişim o kadar hızlı oldu ki; ilk başta oyun yaratıcıları kasedi biraz geri sarıp tekli oyunculu oyunlar yaratıp bunları belli bir miktara satmaya başladılar. Ancak (malesef) yıllarca ücretsiz (tasvip etmiyoruz tabii) olarak oyun oynayan milyonları oyun da olsa minik bir yazılıma 1-2 dolar vermeye ikna etmek kolay değildi. Zamanla bu alışkanlık kısmi de olsa değişecekti; ancak ücretsiz içerik her zaman krallığını koruyacaktı.

Bu arada bazı firmaların aklına kanvası ücretsiz yapıp modüller halinde içeriği satmak geldi. Bu çok hızlı bir şekilde standart haline geldi. Ardından özellikleri şimdilerde herkesin dilinde olan “cloud”a bağlamak ve ek özellikleri satmak yerine kiralama yapısı geldi. Bu da bu aralar oyun dünyası da dahil olmak üzere tüm dijital içeriğin yeni satış ve dağıtım şekli oldu.

İşte tam da bu sıralarda, geçmişi çok daha önceye dayanan bir şeyi keşfetti oyun dünyası; dijital değerler (Digital currency sanırım en yakın bu şekilde çevrilebilir). Oyunlar içinde değer edinim mantığı başarıya bağlıyken, artık her an bizimle olan bu yüzeylerde hem oyuncu için genel zevki balanslamak hem de zaman ayıramayan kullanıcıya daha esnek bir oyun alanı vermek için dijital değerleri gerçek paraya bağladı oyun yaratıcıları. Tıpkı candy-crush da 5 kez can kaybettikten sonra beklemeniz gerekmesi ve bunu bypass etmenin yolunun ya gerçek para ile satın alınan oyun hakları ya da arkadaşlarınıza yaptığınız çağrılar olması gibi (olay tam böyle olmayabilir, ancak ne demeye çalıştığımı anladığınızı düşünüyorum) (tabii bu arkadaşlarınıza yaptığınız bu çağrılar da cüzdanınızdan çıkan para kadar değerli, sosyal çevrenizi dijital değer için reklama maruz bırakma konusu başka ve uzun bir yazının konusu).

image

Dijital değerlerin en büyüğü oyunlar içinde edilebileceğiniz ya da başarıya ihtiyaç duymadan kazanabileceğiniz kaynaklar gibi dursa da, aslında hepsi özünde zaman satın almaktır. Bir üniteyi inşa etmek 15 dakika sürecek iken sadece 20 kristale bunu anında yapabilmek, zamanın çok değerli olduğu modern dünyada verilebilecek bir değer! Ancak nerdeyse tüm oyun türlerinde bunu 20 kristal (ve türevleri) olarak görüyor olmamız da bir rastlantı değil. Araştırmalar insanların gerçek para yerine sanal değerleri harcamak konusunda daha bonkör davranabildiğini gösteriyor. “Oyun zevkini maksimize etmek için” 100 kristali 2$ a almak hem daha kolay satılabiliyor, hem de oyuncuyu kurgunun dışına çok çıkarmamış oluyorsunuz. (En azından oyunun cüzdandan çıkacak para ile olan ilişkisini olabildiğince izole etmiş oluyorsunuz.) Bu noktada, yine modern dünyanın standardı haline gelmiş olan “parayı görmeme” durumunun da önemi çok büyük. Bir çoğumuz bu tarz satın almaları dükkandan gidip almak konusunda daha muhafazakar davranıyoruz. Özellikle ticaretin doğası olan ver-al kavramı, bu tarz sistemler içinde bir hizmet satın almasına dönüşüyor. Verdiğimiz reel para karşılığı artık bir nesne yerine dijital bir değer, daha da özünde zaman satın alıyoruz. Tıpkı birine para verip iş yaptırmak gibi. Sadece daha ucuz ve karşılığında sadece zevk var (hayır, o benzetmeyi burada yapmayacağım).

Bu konsept hızla diğer dijital arayüzlere de dağıldı ve biz eski oyuncular bir anda kendini eskiden doyasıya oynayabildiği oyunları oynamak için 3 dk bekle ya da 1$ ver ikileminde buldu. Dijital değerlerin içine doğan benden genç olan nesil bu değerler için çok daha rahat reel para harcayabilirken, bizim neslimiz bu satın almayı çok daha seçerek yapıyor. Bizden bir büyük nesilde ise çok ciddi bir direnç var.

Bu direnci kırmak için çok büyük bir çabaya da gerek yok aslında, hayatın devinimi zaten satın alma kararlarını zaman içinde bizden bir sonraki nesile devrediyor ve bu modeller daha da kolay ayakta durabiliyor.

Yeni bir model gerekli mi derseniz; ticari cevabım elbette gerekli, daha çok satmak, daha çok tükettirmek, daha da güzeli sizin yarattığınız dijital bir değer içinde rekabet ortamı yaratıp var olmayan şeylere değer koymak noktasının ötesine geçmek gerekecek. (Son yazdığıma en güzel örnek Google Adwords gibi kendisinin yarattığı alan içinde rekabet yaratan ve bu rekabette para ile avantaj satan sistemler. Google arama sonuçları da bir oyun kurgusu içinde, tıpkı hayattaki diğer birçok şey gibi)

Eski bir oyuncu olarak ise kişisel cevabım, halen çocukluğumuzdaki gibi uzun, keyifli ve bizi evimizde bekleyen oyunlarımızın yaşaması.

Ah, candy-crush canlarım dolmuş, bana müsaade arkadaşlar.

Bir soru ile kapatayım; sizler oyun kurgularınızda dijital değerleri ne kadar düşünüyorsunuz? Reel paranın dijital değerlerinizde korelasyonu nasıl?

İyi bir hafta geçirmemiz dileği ile…

PS: yazının en üstündeki görsel Half-Life isimli efsane oyundan. Bence yapılmış en iyi oyunlardandır. Oynamadıysanız, çok iyi bir kitap ya da film kaçırmış kadar eksikdir. Şiddetle tavsiye ederim…